Geçtiğimiz seneler Atatürk Köşkü ile ilgili çeşitli yazılar yazmıştık. “Soğuksu’nun Yıldızı Atatürk Köşkü”bunlardan biridir. Geçmişten günümüze taşınan bu güzel yapı, şu aralar Trabzon Büyükşehir Belediyesince yeniden restore edilerek hizmete açılmayı beklemektedir.

Atatürk Köşkü ile ilgili kısa bir hatırlatma yapalım, bu nadide yapı 1890 senesinde Rum asıllı olan bankerlik ve tüccarlıkla uğraşarak büyük zenginlik elde eden Konstantin Kabayanidis tarafından inşa ettirilmiştir. Kabayanidis’in mübadele ile ülkeden ayrılması ile mülk 1931 senesinde Trabzon İl Özel İdaresine devredilmiştir. Aynı yıl Vilayet Daimi Encümeni bu yapıyı Gazi Mustafa Kemal’e hediye etmiş ve Köşk Atatürk adına tapuya kaydedilmiştir.

Atatürk üç kez ziyaret ettiği Trabzon’da; 1924 senesinde Kostaki Konağında, 1930 senesinde Uzunsokak’taki Türk Ocağı binasında, 1937 senesindeki son gelişlerinde ise Soğuksu’daki Köşk’te misafir edilmiştir.

Ancak Atatürk’ün 1937 senesindeki Trabzon ziyaretinde bütün mal varlığını Türk milletine hediye edip bağış listesinde bu köşk unutulunca Gazi’nin vefatı ile birlikte bu yapı Ata’nın varisi kız kardeşi Makbule Hanıma geçmiştir.Atatürk’ün hatıralarını taşıyan bu muhteşem yapının Atatürk’ün kız kardeşi de olsa başkalarının eline geçmesine gönlü razı olmayan o günkü Trabzon Belediyesi bu binayı kamulaştırarak 1943 senesinde Makbule Boysan’a 10.000 lira ödemiştir.Bu paranın o günkü belediye bütçesi için ne anlam ifade ettiğini anlamak için 1943 senesi Trabzon Belediyesinin gelir bütçesinin 393.097 lira olduğunu belirtelim.

ALTIN PLAKALAR

Atatürk Köşkünün kısaca hikâyesibu şekilde… Ancak 1947 senesine gelindiğinde Atatürk Köşkü ile ilgili Trabzon’da ilginç bir tartışma başlatılır. Atatürk Trabzon’un içme suyu meselesini genel bütçeden gönderdiği para ile halletmişti. Gazi’nin Trabzon’un su meselesinin çözülmesi kararını verdiği sırada oturduğu kanepenin ön tarafına, o günkü belediye idaresi tarafından altın bir plaka ile bu karar tarihi çakılmıştı. İkinci bir plaka da Atatürk’ün tüm mal varlığını Türk milletine armağan ettiği sırada oturduğu yine bu kanepenin bir başka köşesine iliştirilmişti.

Ancak aradan on sene geçtikten sonra 1947 senesinde gazeteci Şevket Çulha, bu plakalardan içme suyuna ait olanının yerinde olmadığını yazar. “Altın olduğu için değil manevi değeri olduğu için konunun üzerinde durduğunu” belirtir.

Trabzon Belediyesi bu iddia ile ilgili bir açıklama yapar ve Atatürk Köşkü’nde ön balkonun doğu köşesini süsleyen kanepenin kolluğuna çakılan ve şehir suyunun tarihini tespit eden böyle bir plakanın olmadığını savunur. Bunun üzerine gazete, plakayı yaptıran dönemin belediye başkanı ve o yıllarda Konya Sağlık İl Müdürü olan Dr. Cemal Turfan’a bu konuyu yazılı olarak sorar.

Cemal Turfan, Atatürk’ün Trabzon’u son ziyaretinde yaşananları birinci ağızdan şöyle anlatır:“Trabzon’un Gazi’ye gösterdiği sevgi karşısında Köşk’te kaldığı son gece Atatürk, “Artık saadet bardağım doldu. Korkarım bir damla daha koyulursa taşacak” der. Ardından Üçüncü Umum Müfettişi olan Tahsin Uzer’e “Ben Trabzon’a ne yapayım, ne yapmam makbule geçer, bu unutulmaz sevgiye nasıl mukabele etmeliyim?” diye sorar. Uzer, Trabzon içme suyu hakkında bilgi verdikten sonra “Trabzon’a hakkı olan bir temiz su veriniz, bol su veriniz, su gibi aziz olunuz” der.

Ertesi sabah belediyede bütün meclis üyelerinin ve yabancı konsolosların da bulunduğu, Trabzon’un ileri gelenlerinin huzurunda Atatürk, belediye başkanı CemalTurfan’amemleketin ihtiyaçlarını sorar. Başkan Turfan o günkü Trabzon’un en önemli ihtiyacı olması hasebi ile su konusunu anlatır. Atatürk, daha sonra ATASU adını alacak olan içme suyu yatırımının emrini orada verir. Tahsin Uzer, başkana bu kararın tarihini bir plaka ile tespit etmesini ister. Hazırlatılan ve altın olduğunu öğrendiğimiz bu plakayı Köşk’teki kanepeye taktırır. Plakada “Atatürk Trabzon içme suyunun yapılması kararını burada verdi” yazmaktadır.

Belediyenin eski başkanı Cemal Turfan,Atatürk’ün tüm mal varlığını millete bağışladığı tarihin yer aldığı “Atatürk, bütün gayrimenkullerini burada millete bağışladı” yazılı ikinci plakanın da o sırada oturduğu koltuğun sağ tarafında kol koyacak yerin yanına çakıldığını söyler.

PLAKALAR YERİNE TAKILSIN

Ancak bu iki plakanın birisi 1947 yılında kaybolur! İkincisi ile ilgili de herhangi bir malumat bulamadığımızı belirtelim. Şu anda Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilen binaya gittiğimizde binanın boş olduğunu içerdeki bütün eşyaların uzman bir ekip tarafından aslına uygun olacak şekilde onarımlarının yapılabilmesi için Ankara’ya gönderildiğini öğrendik. Trabzon Büyükşehir Belediyesinin bu hassasiyeti memnuniyet verici olmakla birlikte bizim de bir önerimiz olacaktır; Ankara’daki restorasyon yapan firma ile bu bilgiler paylaşılabilirse belki o kanepedeki plaka izleri tespit edilebilir ve aynı plakalar tekrar yerine çakılabilir diye düşünüyoruz. Biz söylemiş olalım.

KÖŞK’TEKİ YEDİ CÜCEYE NE OLDU?

Atatürk Köşkündeki eşyalar ile ilgili olarak Arşivdeki Trabzon adlı kitabımızda da belirttiğimizüzere Köşk’te bazı eşyalar kaybolmuş bazı eşyalar da sonradan alınarak oraya koyulmuştur. Bu kaybolan eşyalardan biri de köşkün bahçesinde yer alan yedi cücedir.

1937-1939 yılları arasında dışarıdan atanmak suretiyle Trabzon Belediye Başkanlığı yapan Dr. Cemal Turfan, Atatürk Köşkü’ndeki kayıp plakalarla alakalı yazısında Köşkün bahçesinde bugün orada olamayan yedi cüceden bahseder ve bunlardan birisinin eksilmesini şöyle anlatır:

“Köşkteki yedi cüceden (bahçede) birisi de (Atatürk’ün manevi kızı) Ülkü’ye verilmiştir. Ülkü bir gün oynarken fotoğraflı cüceyi çok sevdi, “Bana ver bunu” dedi. Peki dedim. Başımı kaldırdığımda Atatürk yanımda idi. “Hediye mi istiyor doktor” dedi. “Fotoğraflı olduğu için hoşuna gitmiş efendimiz” diye cevap verdim.

Hareket ettiği gece saat dört buçuk beş arasında Atatürk bana döndü, “Ülkü’nün hediyesi gitti mi?” diye sordu. Gitti paşam dedim. Yalan söyledim. Belki o da köşkün ev kapısından çıkarken gitmediğini görmüştü. [Çünkü yedi cücenin yedisi de ordaydı] Bir anda geri döndüm cüceyi kaptım yine belediye komiseri Mümtaz’a verdim. Otomobille bizden evvel vapura Ülkü’ye kavuşturmasını söyledim. Sabah alaca karanlığında Gümrük İskelesinde Ata’nın elini öperken komiser Mümtaz hediyeyi vapurda Ülkü’ye kavuşturmuş o da rıhtıma çıkıyordu. İşte o zaman yalanımdan kurtuldum. Dünyanın bütün yükü üstümden kalktı. Bin bir hadise içinde unutkanlığıma ne kadar kızdım.

Atatürk Ege vapuruna ayak basmış, torpido selamlamış, vapur yürüyordu. Biz Gümrük İskelesinde sabahın alaca karanlığında giden güneşin saçlarını omuzlarımıza almıştık. Meğer bu onun üçüncü fakat Trabzon’a son gelişi imiş. Tam bir sene sonra her şey bitti işte…”

Bugün köşkün bahçesinde bulunmayan bu heykelleri sayfamızın danışmanlarından (Piknik) Aydın Şekerci’ye sorduk. “Çok iyi hatırlıyorum, 1940-1950 yılları arasında bahçedeki havuz ile bina arasında, havuza daha yakın şekilde konumlandırılmış, yüzleri denize doğru dönük 70-80 cm boylarında mermerden yapılmış çocuk şeklinde heykeller vardı. Ancak sonra onlarane oldu bilgim yok” dedi.

KÖŞK’ÜN ŞEREF DEFTERİ NEREDEDİR?

Bu arada Trabzon’un fotoğraf sanatçılarından Coşkun Kulaksızoğlu ile konuştuk. Kulaksızoğlu Köşk ile ilgili başka bir hatırayı bize nakletti. Orhan Karakullukçu’nun belediye başkanlığı döneminde Karakullukçu,Kulaksızoğlu’dan köşkün tüm eşyalarını fotoğraflamasını ve bir demirbaş defteri hazırlamasına yardımcı olmasını ister.

Kulaksızoğlu günlerce köşke gider gelir. Köşkün bodrumunda toz toprak içinde kadife kaplı bir defter görür. Köşkün şeref defteridir bu. Yani köşkü ziyaret eden önemli isimlerin hatıraları burada imzalı bir şekilde yazılıdır. Mesela İran şahının, Afgan kralının Trabzon ziyaretindeki hatıra yazısını bizzat hatırlıyorum der. Notlarımıza baktık. O günler Şehinşah hazretleri denilen İran şahının 1934 senesinde Trabzon’u ziyaret ettiğini gördük. Korunduğu düşündüğümüz bu değerli hatıranın köşkün açılışı yapılırken sergilenmesi halinde ilgi çekeceğini düşünüyoruz.

Bunun dışında 1984-1986 yıllarında Köşkün bütün demirbaşları bir deftere kaydedilir ve karşılarına Kulaksızoğlu’nun çektiği resimler konur. Bu deftere de henüz ulaşamadığımızı belirtelim. Ancak o gün çekilen fotoğrafların negatiflerinin halen Coşkun Kulaksızoğlu’nun arşivinde olduğunu öğrendik.

Kaybolan plaka ile ilgili olarak da Kulaksızoğlu, 1984-1986 yıllarında Atatürk’ün mal varlığını bağışladığı esnada oturduğu koltuğun sağ tarafında gümüş plaka üzerine altın harflerle yazılan yazıyı gördüğünü söyler. Köşk, tadilat dolayısı ile şu an boş olduğundan bu plakanın orada olup olmadığını kontrol edemedik. Son söz olarak şu kadarını söyleyelim:

Binalar sadece eski beton duvarları ile değil hatıraları ile de değer kazanırlar. O hatıralar günümüze ve gelecek kuşaklara sağlıklı olarak taşınır ise binanın tarihi değerinin yanında manevi değeri de ön plana çıkar. Arayışlarımız Atatürk Köşkü gibi Trabzon’un önemli turizm destinasyonlarından birisinin kıymetinin daha iyi anlaşılması ve yeni nesle hatıraların aktarılması içindir.