Modoş kelimesinin ilk dikkatimizi çektiği yer: Trabzon Büyükşehir Belediyesi’nde bulunan 1937 tarihli eski meclis zabıtlarında yer alan bir cümledir. Eski belediye başkanlarımızdan Temel Nücumi Göksel’in mecliste yaptığı konuşmada Göksel, 1937 senesindeki Trabzon’unun temizliğinden şikâyet ediyor ve  “…Taş hanına, Modoş hanına gidelim, pislik ve kokudan içerisine hiç birimizin girmeye cesaret edemeyecek derece mikroplarla dolu olduğunu görürüz” diyor.

detail-photo-fancybox-0
Yine o günkü yerel gazetelere Defterdarlık tarafından verilen ilanlarda rastladığımız eski mahalle ve sokak isimlerinden birisi “Tuzluçeşme Mahallesindeki Modoş Sokağıdır.”  Bundan başka görebildiğimiz hiçbir kayıtta Modoş Sokağı ve Modoş Hanı ile ilgili bir malumata rastlayamadığımız gibi yaşı müsait olanlardan sorduğumuz kimse tarafından da Modoş ismi hatırlanmadı.

Modoş Hanı ve Modoş sokağı ile ilgili bir başka bilgiyi gazeteci Cevdet Alap’ın geçen haftalarda özet olarak yayınladığımız şehir gezisi anılarında tekrar buluyoruz. Sene 1940, Gazipaşa Caddesinden yürümeye devam eden Alap, köşesinde Trabzon’u tanıtmaya devam ediyor:

“Modoş sokağından geçiyoruz. Bir müddet müskirat (içki) deposu ve imalathanesi, Milli Mücadelede 54. Alay tavlası, bir müddet yazıhane ve şimdi de Orman Muhafaza Tabur Karargâhı olan Modoş adlı bu bina umumi harpten (1. Dünya Savaşından) evvel Santa, Kalafka kömürcülerinin ve Rum komitacılarının alışveriş yeriydi. Rumların (Trabzon’da yaşadığı) zamanında şu yukarıdaki odalarda kemençelerle kadınlı erkekli ne âlemler, ne horonlar, ne hurralar olmuş ve bizim zamanımızda ise aynı odalar sazlı ve sözlü ne şen ve şakrak âlemlerimize, ahenklerimize sahne olmuştur.”

Modoş hanı ile ilgili bulabildiklerimiz bu kadar. Modoş ne demek, Modoş sokağı ve Modoş hanı neresidir, kimse hatırlamadı. Biz de Trabzon’un çınarlarından eski belediye başkanlarımızdan Hasan Melek’in kapısını çaldık. Zira Modoş Hanını bir tek o hatırladı.

detail-photo-fancybox-1

Trabzon’un hafızası Hasan Melek ile birlikte

Şimdi biz konuyu tahlil edecek olursak, Cevdet Alap Gazipaşa caddesinden geçerek Modoş sokağına giriyor ve ardından da “İşte Kemerkaya Rum mektebi” diyerek Öğretmen Okuluna ulaşıyor . Demek ki Modoş Sokağı, Kunduracılılar caddesinin hemen altındaki Balıkpazarı sokaktır. Modoş Hanı ise Belediyenin eski İmar Müdürlüğünün olduğu binadır.

Cevdet Alap’ın yazdıklarına ilaveten yaptığımız araştırma ve görüşmeler Modoş Hanının tarihi gelişimi ile bizi şu sonuçlara götürüyor: Bina ilk önce Orman Bölge Müdürlüğü, sonra Orman Müdürlüğü’nün Uzunkum’a taşınmasıyla Orman Araştırma Enstitüsü olmuştur. Ardından Modoş Hanı Trabzon Belediyesinin mülkiyetine geçmiş ve tadilattan geçirilerek Belediye İmar Müdürlüğü binası olarak kullanılmış, sonra belediyenin bu binayı satmasıyla birlikte yıkılmış ve arsası şu an otopark olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Bu arada binaya Modoş hanı veya Modoş’un hanı dendiğine göre ilk sahibinin tehcire tabi tutulan bir vatandaş olduğunu düşündüğümüzü belirtelim. Bina ile ilgili Orman Araştırma Enstitüsü eski çalışanlarından İhsan Güner  ise binanın üst katlarının bir zamanlar otel olarak kullanıldığını, alt katında ise develerin bağlandığı kancaların o zamanlar hala yerlerinde durduğunu söyledi.

HALKEVİ BİNASI / ÇARHAPAN KİLİSESİ

Cevdet Alap 1940 senesinde Trabzon’u gezerek tanıttığı ancak bir türlü ismini vermediği arkadaşı ile Halkevi’nin balkonunda sohbet etmeye devam ederler. Halkevi binası Maraş Caddesi üzerinde bugünkü Ziraat Bankasının batı tarafında halen ismi yaşayan Halkevi sokağının girişinde olup ancak bugün günümüze ulaşmayan tarihi binadır. Halkevi binasını arkadaşına tanıtan Alap şu bilgileri verir:

“Bu bina Umumi harpten önce Rum kulübü idi. Trabzon Rumlarının ileri gelenleri bu binada toplanır, kendi cemaatlerinin mukadderatı ve Pontusculuk idealinin tahakkuku için tedbirler, tertipler alınırdı. Şu önümüzdeki kiliseden çevrilme sinema binası da (yerinde bugün Ziraat Bankası olan Çarhapan Kilisesi) Ermeni cemaatinin parası ile meydana gelmiş ve tamamlanamayarak bırakılıp gidilmişti.”

detail-photo-fancybox-3
Burada araya girerek şu hususu belirtmeden geçmeyelim: Maraş caddesindeki Ermeni Çarhapan kilisesinin yıkılma öyküsünü Arşivdeki Trabzon kitabımızda detaylı incelememize rağmen yeni bir ayrıntı ile karşılaşıyoruz. Zira kendisi de Trabzonlu bir Ermeni olan tarihçi Minas Bıjışkyan, bu binanın 1431 senesinde yapıldığını söyler.

Ancak Cevdet Alap kilisenin tamamlanamadığını belirtmektedir. Demek ki bu eski bina ya yıkılarak yeniden yapıldı ya da köklü bir tadilata başlanıldı ancak bitirilemedi diye düşünüyoruz. Yıkılan Kilise binasının kullanımı ile ilgili olarak Alap şu bilgileri de verir:

“Umumi Harpten sonra Milli Mücadele senelerinde bu bina ilk önce alay karargâhı olmuştu. Sonra Halk Fırkası, Hava Kurumu ve spor teşekkülleri, Kızılay faaliyetlerine sahne olmuştu. Serbest Fırkanın dağılması, Türk Ocaklarının ilgası ile teşekkül eden Halkevine tahsis edilmiş olup, o zamanlardan beri burada Halkevi faaliyette bulunmaktadır.

Atatürk, Trabzon’a ilk gelişinde bu (Halkevi) balkondan şu (kilise) binasına bakarak “İşte Trabzon’un tiyatro ve sinema binası…” diye Halkevi sinemasını işaret etmişti. Bu işaret üzerine o zamanın Valisi Sait Bey ve Umumi Meclis 20 bin küsur lira tahsisatı kabul ederek binayı tiyatroya çevireceklerdi. Nedense olmadı, Ertuğrul Muhsin de aynı fikirde bulunarak binanın tiyatroya dönüştürülmesi için teşviklerde bulunmuştu. Harunlar (müessesesi) 10 sene için istenilen tesisat ve tesisatı yapmak şartı ile kiralamak istemişler, fakat arzularını o zamanın Valisi Hilmi Beye anlatamamışlardı. O bina deve hanı, İnhisarlar (tekel) deposu, horon salonu, sergi vesaire olmak üzere uzun yıllar elden ele dolaşıp durduktan sonra nihayet Vali Sezai Uzay ve Refik Koraltan zamanlarında bu günkü (1940 senesindeki) şeklini almıştır. Şimdi Halkevinin idaresinde ve temellükünde tiyatro, sinema ve konferans salonu olarak kullanılan bu bina artık çocuk esirgeme kurumuna tahsis edilecek.”

Maraş Caddesindeki Çarhapan kilisesinin yıkılma öyküsünü merak edenleri TAKA Gazetemizdeki https://www.takagazete.com.tr/eski-eserlere-ne-oldu sayfamıza ve Arşivdeki Trabzon kitabımıza havale ederek devam edelim.

ATATÜRK TRABZON’DA KİME KULAK VERDİ?

detail-photo-fancybox-4

 1930 senesinde Atatürk İskele yolundan Limana inerken

Cevdet Alap Atatürk’ün Trabzon ziyaretleri ile ilgili sayfasında bazı bilgileri paylaşmaya devam ediyor:

“Arkadaşımla içeri Halkevi binasının salonuna geçtik.  Tarihi bazı hatıralarımı anlatarak dolaşıyoruz. Atatürk ilk gelişinde şu kürsü önünde oturmuşlardı. İkinci gelişinde de aynı yerde oturmuşlardı. Birincisinde Erzurum zelzelesinin telgrafını okurken gördüm. İkincisi de fırkalara (partilere) dair tarihi nutkunu dinledim. Üçüncüsünde de sergileri ziyaret ederken gördüm” der ve Atatürk ile olan hatırasını anlatır. Ancak konunun iyi anlaşılabilmesi için bazı bilgileri hatırlatmak gerekir.

detail-photo-fancybox-5

 Trabzon’da çekilmiş bir fotoğraf

Cumhuriyetin ilanından sonra birincisi 1924 senesinde ikincisi 1930 senesinde olmak üzere iki defa çok partili hayata geçme denemeleri yapılmış ancak ikisi de başarısızlıkla sonuçlanarak kapanmışlardır. Bunlardan 1930 senesinde Atatürk’ün isteği ve bizzat kurucularını belirlediği Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) kurulmuş, bu fırkaya halkın önemli bir kesimi teveccüh göstermiş hatta özellikle Serbest Fırkanın genel başkanı Fethi Beyin İzmir programında çok ciddi karışıklıklar olmuştur. SCF, seçimlerde CHP’ye karşılık ciddi bir iktidar adayı olarak dikkat çekmiş ancak ortaya çıkan olaylar neticesinde Atatürk’ün izni ile fırkasını kuran Fethi Bey yine onun onayı ile partisini feshetmiştir.  Bundan sonrasını yine Cevdet Alap’tan devam edelim:

“Atatürk’ün Trabzon’a ikinci gelişinde memlekette onun arzusu ile teşekkül eden ve dağılan Serbest Fırka devriydi. Memleket halkı ikiye bölünmüştü. Vaziyet tehlike arz etmeye yüz tutmuştu. Böyle bir zamanda Atatürk memleket içinde dolaşmaya çıktı ve buraya geldi. O geldiği zaman Serbest Fırka dağılmıştı. Yine bu salonun kürsüsü önünde oturmuştu. Refakatindeki zevat etrafını çevrelemişti.

Trabzonlular da toplanmıştı. Atatürk şehir ihtiyaçları ve daha bazı hususlar üzerinde hasbihal yapmak istemişti. Biz Halk particileri ön safta sıralanmıştık. Atatürk o muhteşem parıltılı mavi gözlerini karşısındakilerin üzerinde gezdirerek sormuşlardı:

Trabzon’da Serbest Fırkanın Halk Partisi karşısındaki rolü nasıldı? Kimse de çıt yok. Derin sükût (sessizlik). Ata cevap istiyordu. Baktım sükût iyi kaçmayacak, ayağa kalktım. Atanın sualine doğru, gördüğüm duyduğum gibi bildiğimi anlattım. Benden cesaret alan bir zatta yerinden birkaç adım ileri yürüyerek o da “Bir geceydi, geldi geçti” diyerek [muhtemelen Atatürk’ün hoşuna gideceğini düşündüğü] birkaç satır söz söyledi.

Atatürk ona oturmasını işaret etti ve bana dönerek “Zatıâlinizin fikirlerine cevap vereceğim” diyerek bir saat süren mühim bir nutukta bulundular. Bendeki iftihar ve saadeti sormayın. Günlerce hayali ile mest olduğum o anın hatırasını hala unutamıyorum. O nutkun tam zaptı Maçkalı Bay Kani’de mevcuttur. Tarihçiler ondan istesinler. Kıymetli vesikadır. Halkevlerinin ne maksatla kurulduğunu, fırkacılığa (particiliğe) ait mühim malumat bulunduğunu öğrenmiş olurlar.”

ÇIKARILACAK DERS

Burada dikkatimizi çeken bir hususu paylaşmadan geçmek istemiyoruz. Atatürk Serbest Fırka dönemi ile ilgili “Karanlık bir geceydi, geldi geçti” şeklinde onun hoşuna gideceğini düşünerek konuşma yapan kişiyi kale almıyor. Eliyle işaret ediyor. “Otur” diyor. Çünkü Gazi gerçekleri duymak istiyor ve bildiği her şeyi anlattığını söyleyen Cevdet Alap’a kulak veriyor.

Gazi’nin bu davranışından yönetici ve liderler için çıkardığımız ders: Sizi sürekli tekrarlayan ve tüm görüşlerinizi koşulsuz tasdik eden tipleri bir kenara bırakın. Çünkü onlar sizi tekrar ettiklerinden aslında size bir katkıları yoktur. Hoşunuza gitmese bile farklı söz söyleyenlere kulak verin. Bakın ne diyorlar! Size katkı verecek, ufkunuza ufuk katacak olanlar onlardır.

Fatih Erol