Mavzerle Balık Avlandığı Yıllar

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mavzerle Balık Avlandığı Yıllar

 

Sene 2023. Trabzon’da balık pahalı. Deniz kıyısında olduğumuz halde balığı ucuza tüketemiyoruz. 1 Eylül’e kadar av yasağı olduğu için kafes balıkları ile az miktarda tutulan olta balıkları bu pahalılığın belki sebebiydi.

Ancak av yasağının kalkmış olmasına rağmen henüz balığın bol ve ucuz olduğu da söylenemez. Şu kadarını söyleyelim: seksen sene önce de Trabzon’da yaşayanlar Karadeniz kıyısında pahalı balık yemekten şikâyetçiydi.

1940 senesinde Trabzon’un en önemli yayın organlarından Yeniyol gazetesinin küflü sayfalarında pahalı balık konusu bakın nasıl gündem yapılmış: Seyyah mahlası ile yazısını kaleme alan yazar, Trabzon’da duvarlarından boya kokuları henüz uçmamış olan küçük bir kahvenin köşesindeki tahta masalardan birine ilişir ve sağdan soldan gelen konuşmaları dinler:

Bir zamanlar sokaklarda balık böyle satılırdı.

Birisi şöyle söyler:

Kalkan balığının kilosunu 50 kuruştan bir para eksiğine alamadım. Ve salatalıkla lokma lokma atıştırırken parası hatırıma geldi, balık mı yoksa ısırgan mı yedim bunu bir türlü anlayamadım.
Balık o yıllarda pahalı da olsa sıradan kahve köşelerinde oturan birinin kalkan balığı yediğini söylemesi, kalkanın o yıllarda bugüne nazaran bol olduğunu gösteriyor. Bugün hem kalkanı balıkçı tezgâhlarında görmek zor hem de kahve köşelerinde oturan birinin bunu yemesi mümkün değil. Kalkan balığı artık lüks otel ve restoranların misafiri.

Kahvehanede diğeri söze giriyor:

Zaten hangisini ağız tadıyla oturup yediğimiz var. Hangisinin kilosunu bu fiyatlardan eksiğine yiyebiliyoruz ki? Kefali ancak mahdut (sınırlı) sofralarda görebilirsiniz! Umumiyetle yediğimiz hamsiden başka nedir ki…
Hakkınız var azizim. Koskoca deniz burnumuzun dibinde duruyor da doya doya balık yemek nasip olamıyor. Dedesi fiyatına satılan tirsi, kalkan, kefal ve barbonlara uzaktan bakıp yutkunuyoruz.

Kahvehane diyaloğu böyle sürerken 1940 yılı için Trabzon’da balığın pahalı olması ile ilgili yapılan tespit: Çok bol balık tutabilmek için derin sularda balık avlamak gerekir ancak Trabzon balıkçısında derin sularda av yapabilecek imkan yok. Bir de balıkçılar yunus avcılığı yaptığından diğer balıklara önem vermiyormuş.

KUŞ AVLAR GİBİ BALIK AVI!

Neden yunus avcılığı? Çünkü o yıllarda yunus balığı avlanarak balık yağı üretilirdi. Hatta Değirmendere’de bir balık yağı fabrikamız bile vardı. Bu arada merak ettik ve tanıdıklarımızdan ailesi iki kuşak balıkçılık yapmış olan Emin Çolak (74)  ağabeye Trabzon’da yunus balığının nasıl avlandığını sorduk? “Mavzer tüfeği ile avlardık” dedi. Nasıl yani dedik? “Kuş avlar gibi balık mı avlıyordunuz?” Şaşırtıcı ama öyleymiş.

Balık kooperatifi balıkçılara mavzer tüfeği ile kurşun verirmiş. Denizin açıklarına açılan balıkçı, teknelerde ellerinde tüfekler yunus balığının hava almak için denizin yüzeyine çıkmasını bekler, sonra keskin nişancı balıkçı, denizde hızla seyreden yunus balığını tek kurşunla avlarmış. Çolak,  Mersin ve Salacık balıkçıları ile İyidere balıkçılarının çoğunlukla bu işi yaptıklarını söyledi.

Eski balıkçı Emin Çolak, yazarımız Fatih Erol’a bir zamanlar yunus avcılığını anlatıyor.

Yine Çolak’ın belirttiğine göre avlanan yunuslar Salacık yalısında (sahilde) 3-4 cm lik üst deri tabakası (gönü) soyup çıkarılır ve büyük kazanlarda altında ateş yakılarak kaynatılırdı. Yunusun eritilen yağı büyük yelkenli gemilere yüklenir ve  fabrikalara hatta İtalya’ya kadar gönderilirdi. Balığın geri kalan kısmı ise köylüler tarafından alınır ve gübre yapılmak üzere tarlalara gömülürdü. Daha çok Eylül ayında başlayan avcılığa kışın ara verilir ve baharda tekrar başlardı.

Emin Çolak “bazen o kadar çok yunus avlardık ki avlanan balıklar teknemize sığmaz, hemen orda yağlık kısmını soyar, diğer kısmını denize atardık” dedi. Ancak az tutulduğunda bütün bu işlem sahilde yapılırmış. Peki, kötü kokmaz mıydı diye sorduk:

“Kokmaz olur mu, bizim köye dışardan gelenler burnunu tutmadan gelemezdi” dedi. Değirmendere’de balık yağı fabrikası açıldıktan sonra balığın gön kısmı artık fabrikaya gönderilmeye başlanmış. Ancak tarlalara balık gömme işlemi devam etmiş. Çolak, yunus avcılığının 1970 yılına kadar sürdüğünü, sonra mavzer tüfeklerinin geri toplandığını söyledi.

Sahilde avlanmış yunus balıkları

PARKLAR DENİZ KENARINA BALIKLAR DENİZ ÜSTÜNE ÇIKSIN!

Bu arada yine 1940 tarihli Yeniyol gazetesinde rastladığımız bir ironi dikkatimizi çekiyor. “Parklar ve Balıklar” başlıklı yazı şöyle devam ediyor: “Karadeniz zengin bir balık tarlasıdır. Biz bu zengin tarlanın en çok mahsullü bir parçasının önündeyiz. Öyleyken balık etten daha pahalı. Et elli (kuruşta) dama dedi, balığa gelince o da ondan beş aşağı beş yukarı! Denizin hasretini çektiğimiz kadar balığa da hasret kalıyoruz. Parklarımız şehrin ortasında kaldığı gibi türlü, nefis balıklarımız da denizin derinliklerinde saklı duruyor! Haritalara göre bir sahil şehri olan Trabzon’da parkların deniz kenarına inmesi ve balıkların deniz üstüne çıkması lazım gelmez mi dersiniz?”

Eskiden kefal balığı böyleydi

O yıllarda Trabzon’da deniz kenarında insanların yürüyüp deniz havası alabileceği bir parkımız yoktu. Bugün çok şükür var. Ancak eskiden denizin derinliklerinde çok balık var mıydı bilmiyoruz. Fakat şimdi denizin dibini bile kazıyıp yüzeye çıkaracak teknoloji ve balık sürülerini kovalayacak sonar cihazlarımız var. Ancak denizde balık kalmadı ise ne yapsın balıkçı?

Avcılık yöntemi ile yapılan balıkçılıkta istikrar olmuyor. Zira bazı yıllar bol çıkan balık bazı yıllar kendini naza çekiyor. Geçmişte de bu hep böyle olmuştur. Konu Trabzonlu halk ozanımız Baba Salim’in bile manilerine konu olmuş, Baba dert yanmıştır:

Her gün başına konduk
Donduk Allah’ım donduk
Bu yıl balık yemeden
Martı kuşuna döndük
Bazı yıllarda tersi olmuş Baba ondan da dert yanmış:
Her gün balık yemekten mide deryaya düştü!
Çorbadan yandı, vücut sanki sahraya düştü!
Ancak şurası bir gerçek ki eskiden avlanan balık çeşidi bu günden daha fazlaydı. Üstelik boyutları da aynı değildi. Ancak aşırı avcılık, deniz kirliliği, yabancı türlerin istilası, iklim ve su sıcaklıklarındaki değişimle birlikte balık çeşitleri de, avlanan balık miktarı da azaldı.

Bir de bol olunca ucuz, kıt olunca balığın pahalı olması kuralı artık geçerli değil. Zira bol çıkan senelerde balıklar soğuk hava depolarına yollanır ve peyder pey pazara gönderilir. Bu surette balık fiyatlarında istikrar sağlanır. Yani tüketici istikrarlı bir şekilde pahalı balık yer!

1970 yılında Yenimahalle de bir balıkçı. Mezgitin iriliğine dikkat!

KIYILARA MÜDEHALEYİ BIRAKALIM

Bu arada 1997 yılında Türkiye ile Japonya arasında imzalanan balık yetiştiriciliğinin geliştirilmesi projesi kapsamında Şana’da Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsünde uygulanan proje aklımıza geliyor. Proje ile her yıl 10.000 kalkan yavrusu üretip denize salınmaktadır. Ancak kalkan gibi geç üreyen balıklarda üreme yaşına gelinceye kadar balığın ve yaşam alanlarının korunması başarılamazsa balık miktarında gözle görülebilir bir artış görülemiyor. Üreme dönemlerinde ve aşırı yapılan avcılık hele balık yavruları için kıyı ekosistemlerinin deniz dolguları ile sürekli kısıtlanması ve kirlenmesi birçok çeşit için tehlikeli bir süreç oluşturuyor.

O yüzden diyoruz ki bugüne kadar kıyılarda yaptığımız dolgu ve müdahalelere artık bir son verelim. Yoksa yok olan ve nesli tükenen deniz canlılarını tekrar geri getirmek zor, çoğunlukla da imkânsız olur.

 

1
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Mavzerle Balık Avlandığı Yıllar

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.
Giriş Yap

Avrasya Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin