Mazideki Trabzon’un en büyük illetlerinden biri sıtma hastalığı idi. Yağışlı bir bölgede olmamız, irili ufaklı 100’ün üzerindeki derenin varlığı, çukur arazilerde biriken sular ve bu sularda üreyen sivrisinekler sıtmanın en önemli kaynağı idi.

Trabzon’da dağlık ve uzak köylere yerleşimin belki en önemli nedeni buydu. Sıtmadan kaçan Trabzon ahalisi kurtuluşu sahillerden uzak iç bölgelere yerleşmekte bulmuştur. İşte o yıllarda (1942 senesinde) Yomra’nın Sifla (Gölcük) köyünde de en önemli sorunlardan birinin sıtma hastalığı olduğunu öğreniyoruz.

Görevli olarak Yomra nahiyesinin Sifla köyüne giden Fethi Çulha, izlenimlerini Yeniyol gazetesinde “Vazife esnasında gördüklerim” başlığı altında neşreder. Yazıyı hem o günkü Yomra’nın Sifla köyünü anlatması hem de sıtma illetinden insanımızın çektiklerini ortaya koyması açısından kadrajımıza alıyoruz. Bir de o bölgedeki doğal habitatlara dikkat çekelim istiyoruz.

Resim: Yomra Durana Karşısı

Burada araya girerek şu hususu belirtelim. Yomra nahiyesi denilen yer eskiden bir ucu Değirmendere’de diğer ucu Arsin Yanbolu deresinde, güneyde Gümüşhane’nin Santa köyüne kadar uzanan büyükçe bir kırsal alanı kapsamaktaydı. 1957 senesinde yapılan düzenleme ile Yomra nahiyesi iki ayrı birime bölünmüş ve üzerinde iki farklı ilçenin bulunduğu bir bölge haline gelmiştir.

Son durum ise şu şekildedir: Zil deresi ile Harmanlı (Varvara) deresi arası Yomra ilçesi; Harmanlı deresi -Yanbolu deresi arası Arsin ilçesi olmuştur.Dolayısı ile yazımıza konu olan Sifla (Gölcük) köyü bugün Arsin sınırları içerisinde kalmıştır.

BİR ZAMANLAR SİFLA KÖYÜ

Fethi Çulha yazısına “Yomra nahiyesinin Sifla köyüne vazifeten gitmiştik” diye başlar. “Sifla (Gölcük) köyü şosenin (Sahil yolunun) sağ tarafında kalan evvela düz bir araziden sonra yavaş yavaş yükselen ve tamamıyla yeşilliklerle bezenmiş tepecikleri ihtiva etmektedir. Yomra nahiyesinin en güzel köylerinden biri…

Gölcük köyünün nüfusu 900 ile 1000 kişiden oluşmaktadır. Köyün suyu mebzul (bol) değil fakat mevcut olanları da içmeye layık… Havasına gelince oldukça iyi… Maalesef tabiatın güzelliklerini nefsinde toplamış olan bu köyün bir kusuru var: O da birkaç sıtma kaynağına sahip oluşudur.

Gölcük köyünün güneyinde “Göller mevkii” ile anılan kısım tamamı ile bataklık halindedir. Göller mevkiinde biri 2,5 ila 3 dönüm, diğeri ikisi 2’şer dönüm olan 3 tane göl vardır. İşte bu üç göl bin kişiyi zehirlemek, bin kişiye mikrop aşılamak için yeterlidir.

YOMRA VE OF’TA KÖYLÜNÜN ÇİLESİ

Bugün Arsin’e, geçmişte Yomra’yabağlı GöllerBölgesinde(1942 senesinde) bin ila beş yüz dönüm fındıklık vardır. Yazın fındık toplanırken sıtmadantoplama işini bırakıp evine yatmak için gittikleri çok defa görülen vakalardanmış.Köy halkı, renkleri soluk, benizleri uçuk, cılız kimselerdir. Sebebi amansız bir afet olan sıtma mikrobunun temiz kanlarına sokulması ve oradan çıkmamak niyetiyle yerleşip kalmasından ileri gelmektedir.”

Fethi Çulha sıtma hastalığının Yomra’nın bugünkü adıyla Gölcük köyünde (mahallesinde) yaptığı fenalıkları şöyle sıralar: “…Sıtmanın mevcudiyeti nedeniyle bu köyde gürbüz nesil elde etmeye hiçbir zaman imkân yoktur. Köy halkı sıtmadan mütevellit daimi bir ıstırap içindedir. Halk takatsiz olduğu için arazisini tam işleyemiyor ve bu nedenle arazisinden layığı ile istifade edemiyor. Köy halkı senelik gelirinin yarısından fazlasını doktorlara, ilaçlara vermektedir.”


Bu sıtma illetinden sadece Yomra değil sahildeki bütün ilçelerimiz çok sıkıntı çekmiştir. Mesela Of ilçesi. Sene 1942, Of denilince akla (sıtma ilacı olan) kininin gelmemesine imkânvar mıdır? Bila istisna (istisnasız)  her şahsın cebinde bir kutu kinin bulunur. Of’a ilk defa giden bir şahsın gözlerine ve başına bir ağrıdır çöker. Bu ağrıyı gidermek için yegâne çare müdafaa silahınız olan kinine sarılmaktır. Baş ve göz ağrınız kaybolur. Sakın kurtuldum zehabına kapılmayın, kinine devam!

Civarda bataklıkların mevcudiyeti ilçenin başına bir kâbus gibi çöken sıtma afetini yaratmıştır. Kazada bulunan her şahsın kanında sıtma mikrobu vardır. Yerli halk sıtma ile artık ünsiyet peyda etmiştir. Hem okadar ki anlattıklarına göre; yazın yolda köylüyü sıtma tutarsa yolun bir kenarına çekilir yatar, taki sıtma krizi geçinceye kadar. Kriz bitince tekrar yoluna devam edermiş.

ARSİN’DEKİ GÖLLERE NE OLDU?

1940’lı senelerde insanımızın sıtmadan çektiği çile bu şekildedir. Biz bugün Arsin ilçesi sınırlarında kalan Gölcük mahallesindeki “Göller bölgesini” merak ettikve Doğal ve Tarihi Değerleri Koruma Derneği Başkanı Doç. Dr. Coşkun Eruz’a başvurduk.  İyi ki de başvurmuşuz. Zira Coşkun Hoca, 2018 senesinde dernek olarak Arsin İlçesinin kültürel ve doğal varlıklarının envanterini çıkardıklarını, bu göletlerle ilgili o raporda detaylı bilgiler verildiğini söyleyerek hazırladıkları envanteri bize gönderdi.

RESİM: Arsin Gölcük mahallesindeki sulak alanlar

Raporu incelediğimizde Gölcük mahallesiningüneyinde bulunan eski heyelan alanında, altısı üst kısımda, ikisiSifla deresi kenarında, alanları 400-6800m2 arasında değişen toplam 8 adet doğal heyelan gölcüğü mevcut olduğunu öğreniyoruz. Bu gölcüklerin en büyüğünün genişliği 50m, alanı 6800m2 ve derinliği 1.5m dir.

Ayazma suyu haricinde sürekli akan akarsu girişi olmayan, yer altı suları ile beslenen bu doğal göller bulundukları vadi içerisinde kendilerine has sucul ekosistemlere sahiptir. Bu göllerde kurbağa, semender, su yılanı, kaplumbağa gibi sucul canlı türleri yaşamaktadır. Bu göller barındırdıkları su canlıları ve durgun su alanları ile göçmen balıkçıl, ördek, kaz, çulluk ve su kuşlarının özellikle sonbahar göçlerinde uğrak yeridirler.

1970’li yıllara kadar doğal özellikleri ve boyutlarını korumuş ve günümüze göre iki kattan daha büyük göl alanlarına sahip idiler. Önemli sulak alanlar olan gölcükler,  bu dönemde sivrisinekle mücadele gerekçesi ile DSİ tarafından yapılan kanal açılarak boşaltma işlemleri ve sonraki dönemlerde moloz ve bahçe temizlik atıkları doldurulması sonucu büyük oranda tahrip olmuştur. Maalesef gölcükler atıkla doldurulmaya devam edilmektedir. Havzanın özel mülkiyete konu olması sonrası arazi sahiplerinin arazide oluşan molozları, çöpleri gölcüklere doldurmaları neticesi göl hacimlerinde büyük azalma ve ekolojik yapıda tahribat oluşmuştur.

BU FIRSATI KAÇIRMAYALIM

Coşkun hoca bu göller ve çevresinin uygun olarak düzenlenmesi durumunda, Arsin ve Trabzon halkı ve turizm için çok özel ve cazibe merkezi olabilecek bir günübirlik eğlenme, dinlenme ve gezinti alanı oluşturulma potansiyeline sahip olduğunu ısrarla söylüyor.

 

Yine hoca, alanın yer altı su hareketleri ve toprak yapısı dolaysı ile temelli yapı yapma açısından riskli olmasına karşın günübirlik spor ve sosyal etkinlik amaçlı ahşap vb temelsiz yapılaşma ile kullanıma açılabileceğini, ekolojik açıdan önemli ve sosyal açıdan cazibe değeri olacak birsulak alan oluğunu vurguluyor. İyi bir peyzaj düzenlemesi ile bu alanda neler olmaz ki diyor:


“Zipline, atlı safari, piknik alanları, kuş gözlem, olta balıkçılığı, yeme içme, müzik ve eğlence.” Daha ne olsun…

Trabzon turizmi için fırsatları içinde barındıran Arsin ilçemizdeki bu doğal alanların özel mülkiyetten çıkarılarak ekolojik düzenlemelerle şehre kazandırılmasının güzel olacağı şüphesizdir. En yakın örnek Sera gölü düzenlemesidir. Zira Milli Parklar Müdürlüğü tarafından yapılan ve Trabzon Büyükşehir Belediyesi tarafından işletilen bu alan Trabzonlunun vazgeçemeyeceği bir dinlenme alanı olmuştur. Darısı Arsin Gölcük Bölgesine diyerek bitirelim.