Fatih Erol/İki buçuk yıldır aralıksız devam eden yazı dizimizde bazen Trabzon Büyükşehir Belediyesinin eski meclis arşivine, bazen de dönemin şahitlerinden Yeniyol gazetesine dayanarak mazideki Trabzon’un durumunu anlamaya ve anlatmaya  çalışıyoruz.

detail-photo-fancybox-0

1940 senesinde Cevdet Alap gazetedeki köşesinde, Trabzon’u ziyaret eden ancak ismini vermediği gazeteci arkadaşının şehir intibalarını  “Bir gazeteci arkadaşla şehir gezisi intibaları” başlığı altında okuyucu ile paylaşmış. Bakalım 1940 senesi Trabzon’u nasıl anlatılmış:

detail-photo-fancybox-1

Denizden Trabzon (Moloz’a) bakış

“Her hususta çok güzel manzara arz eden Trabzon’a vapurdan seyrederek geldik. Temaşasına (seyredilmesine) doyum olmayan bu şehrin içini gezmek, kim bilir ne çok ümran eseri görmek hissi ile vapurun demirlemesini sabırsızlıkla özledik. İskeleye ayak basar basmaz doğrusu hissen irkildim. Aman efendim, iskelede ne perişanlıktır öyle. Dilencisi ile hamalı ile işçisi ile bir harren gürradır gidiyor. Bir şehrin insanda yaratacağı ilk intiba temizlik, intizam olmalı değil mi?Hanyayı Konya’yı gezmiş, Avrupa’yı, Asya’yı arşınlamış, bilgili, görgülü arkadaşımın, meslektaşımın bana iskele başında söyledikleri yukarıdaki sözlerdi.”

Cevdet Alap hayal kırıklığı içinde olan arkadaşına “Şimdi gene iyi” der. Zira evvelce Trabzon’a ayak bassaydı gerisin geriye döneceğini belirtir. Zira durum eskiden daha fenadır. Alap şöyle devam eder:

“Birkaç yıl önce bu şehre Dr. Cemal Turfan adında bir atanmış reis geldi. Bu olgun ve dolgun reis ilk iş olarak şehrin antresini düzeltti. Evvelce yolcular şu geçtiğimiz merdivenleri tırmandıktan sonra otomobile binerdi. Şimdi şu gördüğümüz parke döşeli yolları ve meydanı açtırdı. Dünkü dar, berbat antre bugünkü güzel şeklini aldı. Yıllarca belki asırlarca yapılamayan şu himmeti bir adam bir hamlede yapıyor.”

İSKELE CADDESİ NEDEN ISSIZ?

detail-photo-fancybox-2

Bir zamanlar İskele Caddesi

Alap, arkadaşı ile İskele caddesinden Meydan’a doğru yürürken cadde üzerindeki mağazaların çoğunun kapalı olması misafir gazetecinin dikkatini çekiyor. Açıklama yapan Alap beş on sene önce o gümrük dükkânlarında geniş miktarda iş yapıldığını ancak bugün kala kala birkaç dükkânın kaldığını belirtir. Zira Erzurum ve Erzincan’a tren yolu yapılınca artık iç vilayetlerin Trabzon limanına ihtiyaç duymadıklarını, Trabzon’un artık kendi yağı ile kavrulduğunu söyler.

Alap ve arkadaşı İstanbul Otelinde konaklar ve otelin balkonunda kahve içerler. [Çömlekçi koyuna bakan]  manzaradan misafir etkilenmiştir. “Eh… Birader” der, “Şu manzara cidden enfes. Şu deniz, şu koy, şu sırtlar, yamaçlar, şu mahalle, şu sahil değme yerde bulunmaz doğrusu. Hele böyle bir mevkide oturmak, kahve içmek ve seyretmek az keyif değil” der.

detail-photo-fancybox-3

Nefis manzarası ile Çömlekçi koyu

Bu arada Cevdet Alapsabah otelinin önünden geçerken misafirine bir de Sabah gazinosunun bahçesini göstermek ister ve Gazinonun temiz antresinden girerken burası hakkında bilgi verir:

“Sabah otelinin boyalı, temiz antresinden geçince karşımıza titiz, intizam perver, zevki selim ehil olana has bir itina eseri olarak vücuda getirilmiş bir bahçe çıkıverdi. Sabah oteli sahibi Bay Mahmut’un her yıl yeni bir şekle koyduğu bir yıl yapıp öbür yıl bozduğu ve bu bahçede portakallar, limonlar,  güller, karanfiller o kadar cazip o kadar gönül açıcı bir şekil ve manzara arz ediyordu ki… Şu önümüzdeki her çeşit meyvalıklı bahçe de Harunlar müessesesine aittir. O bahçe de bu bahçeye ve gazinoya ayrıca bir güzellik veriyordu.”

detail-photo-fancybox-4

Sabah Oteli

Ancak misafirin de çok beğendiği iç ferahlatan bu gazinonun o gün tenha oluşu dikkatlerini çeker. Sahibinin dediğine göre Trabzon’da “Hüsnü tabiat ve keyif ehli (güzel tabiata ve zevkine düşkün) müşterinin” yokluğundan bu durum. Ancak Alap katılmaz bu görüşe. Bizim tespitimize göre o yıllar 2. Dünya savaşı yıllarıdır. Türkiye her ne kadar savaşa girmemişse de savaşın getirdiği tüm olumsuzlukları yaşamaktadır. Nitekim bu olumsuz ekonomik koşullardan en çok etkilenen şehirlerden biri de Trabzon’dur. Bu güzel gazinonun tenha olmasının bir sebebi, belki de budur.

Bugün İskele caddesinde Taşbaşı yokuşunun üzerinde bulunan Sabah ve İstanbul otelleri ile onların iç ferahlatan bahçelerinin yerlerinde yeller estiğini belirtelim.

BALO VE KONSERLERİN REVAÇTA OLDUĞU YILLAR

Cevdet Alap bu arada arkadaşına geçmiş günlerin bir iki hatırasını anlatır. Der ki: “On on üç yıl önceydi (Demek ki 1927-1930 yılları) şehrimizde ecnebiler de epeyceydi. Balo, konser revaçtaydı. Türk aileleri herhangi bir sosyeteye yeni giriyordu: Öyle bir zamanda Tayyare cemiyeti yararına bu bahçede balo vermiştik. Çok neşeli, parlak ve başarılı olan bu balonun tadı hâlâdamaklardadır. Bir zamanlar burası liselilerin devam ettiği bir yerdi, sonra onlar da dağılmıştı. İşte bu güzel yerin böyle hususiyetleri vardı.

Cevdet Alap ve arkadaşı yürümeye devam ederler: “Şimdi Güzelhisar’a doğru gidiyoruz. Arkadaşım Erzurum Otelini göstererek bu bina nedir diye sordu,anlattım:

detail-photo-fancybox-5

Güzelhisar caddesinde Erzurum oteli

“Umumi harpten önce (1. Dünya savaşı) kahvelerde çıraklık yapan bu binanın sahibi, hicretten gelince bu otelin bir parçasını kiralıyor ve o zamanlar bu şehirde iş, para pek çok geniş mikyasta (çapta) olduğu için iş bilir, akıllı becerikli bu adam bu gün mal mülk servet sahibi olanlar gibi oda o zaman para yapmış ve kiraladığı oteli satın aldığı gibi şu görünen yüksek parçayı da yaptırarak bugünkü şeklini aldırmıştır. Müteşebbis, akıllı, tutumlu adama (aferinden gayri) ne dersin? Onun gibi çok kimseleri gördük ki elde ettikleri servet ve samanlarını idare edemeyerek bugün bir baltaya sap olmaya savaşıyorlar.Otelin önünden geçerken karşı taraftaki binaların harap manzarasını işaret eden arkadaşıma “Evet belediye bu şerefli işlek caddede bu çirkinliği giderecek tedbirler alabilir” der.

Bu arada biz araya girelim. Zira Cevdet Alap’ın izahında anlamadığımız şey Trabzonlular Rus işgali nedeniyle muhacir olarak ayrıldıkları topraklardan 1918 yılında (hicretten) geri döndüklerinde Trabzon’da açlık, yokluk var. Yani para yok, pul yok o devirde. Alap, kinaye mi yaptı doğrusu anlayamadık. Bir de sene 1940 ancak Güzelhisarcaddesi gibi şehrin en merkezi mahallerinde bile hâlâ harap binaların olmasını yadırgadık. Demek ki şehir kendini bir türlü toparlayamamış.

Erkin Koray hayatını kaybettiErkin Koray hayatını kaybetti

TRABZON’UN ÖZLEMİ KALEPARK

Cevdet Alap arkadaşı ile geziye devam eder ve şöyle anlatır: “Güzelhisar(Kalepark) parkını gezmek, bu emsalsiz yeri gazeteci arkadaşıma göstermek istedim. Fakat giremeden geri dönerken anlatmaya başladım:

Burası (Kalepark) şehir namına alınmak istenmiş, büyükler de araya girmiş ve anlaşmalar olmuş kah sahiplerine, kah askeriye ile iş hal safhasına girmiş, ha alındı, alınıyor derken alınamamış, fakat halka açılması park halinde işletilmesine müsaade edilmiş, beş on yıl halka açılmış, tanzim edilmiş ağaçlandırılmış, çiçeklendirilmiş, sahneler kurulmuş, tenis yerleri yapılmış, sinema perdeleri kurulmuş, saz heyetleri ve varyeteler, cambazlar getirilmiş ve bir müddet şehir halkının en başlı eğlence, seyran yeri olmuştur.

Bugün (1940 senesinde) görülen icap ve lüzum üzerine tekrar askeriyece tam bir tasarrufla alınmış ve halk da elini ayağını çekerek başka yerlerde eğlence ve seyran ihtiyacını tatmin edecek yerler tedarikine mecbur bırakılmıştır.

MEYDAN’DA DEVELER

Cevdet Alap Trabzon’u gezdirdiği arkadaşına Meydan’ın üst tarafı ile ilgili bilgi vermeye devam eder:

detail-photo-fancybox-8

“Şimdiki (1940 senesinde) Muharrem’in kahvesi yanında büyük bir havuz vardı. Develer, atlar, eşekler su içerlerdi. Şimdiki Sümer sinemasının bahçe kısmında büyük bir antrepo vardı. İran develeri önüne yıkılır, İran transit eşyası boşaltılırdı. Şems oteli Tevfik reis namında (otelin şimdiki kiracısı B.Rahmi ve Ahmet’in babaları) bir zatın idaresinde idi. Bu adam otel ve gazinoda kendisine has bir adabı muaşeret tesis etmişti.

DEVAM EDECEK